Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Helal olsun Osmangazi Belediyesi’ne!

null

Haber Giriş Tarihi: 19.11.2024 09:56
Haber Güncellenme Tarihi: 21.11.2024 17:09
Kaynak: Haber Merkezi
ogaste.com
Helal olsun Osmangazi Belediyesi’ne!

Hayır hayır Kent Lokantası açtığı, orada her gün yüzlerce insanın karnını doyurduğu için değil…

Daha başlar başlamaz Ayça Azak Anaokulu’nu kadınlarına kazandırdığı için de değil…

Birkaç ay önce Saffet Yılmaz ile birlikte gidip yerinde gördüğüm, önce kendi köşemde ardından Bursa’nın belleği haline gelen Şehrengiz dergisinde yazdığım Kolsuz Faik’in yıllardır atıl halde duran, çökmeye yüz tutan altın değerindeki fabrikalarını aldığı için…

 

Mal sahipleriyle anlaşan Osmangazi Belediyesi, Cumhuriyet tarihinin bu çok önemli sanayi işletmesinin yapılarına yeniden yaşam verecek.

 

 

Muradiye’den Devlet Hastanesi’ne çıkan yolun sağında yer alan Türkiye’nin ilk tekstil fabrikalarında biri olan Kolsuz Faik’in ismi artık müze, otel, kafeterya gibi yaşam alanlarının olduğu bölgede yaşatılacak.

 

 

İzin verirseniz sizi biraz geçmişe götüreyim:

 

KOLSUZ FAİK’İN

FABRİKALARI ÇÜRÜYOR

 

Size, Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte çarpışmış, 22 bin şehit verdiğimiz Galiçya (Avusturya-Macaristan-Polonya arasında bir yer) cephesinde iki kolunu kaybetmiş Kolsuz Faik’ten, Mehmet Faik Yılmazipek’ten söz edeceğim.

Önümde Kolsuz Faik’in yaşam öyküsünü anlatan bir kitap var. Dr. Mithat Atabay’ın yazdığı ‘Ömür Su Gibi Akıp Giderken’ adın verdiği yapıtın alt başlığı ‘Çanakkale’den Galiçya’ya Fabrikatörlükten Meclise’ adını taşıyor.

 

 

Kolsuz Faik, Antalya/İbradı kökenli bir aileden gelmesine karşın O, 1894 yılında babasının görev yeri Yozgat Boğazlıyan’da dünyaya gözlerini açıyor.

Birinci Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti olarak orduya katılıyor.

Çanakkale’den sağ çıkıyor, ancak Galiçya’da 22 bin canla birlikte iki kolunu bırakarak yurda dönüyor.

Galiçya neresi, biz o savaşta neden o kadar şehit verdik?” sorusunun tam sırası…

 

 

Yapıtta ilginç bir konuşmaya rastladım.

Kitabını yazdığım (Kırmızı Kedi Yayınları, Sabahın Sessizliği Ülkesi) Kore Savaşı’nda Amerikalıların bu tür tumturaklı sözlerini çok okumuştum.

Bakın Alman İmparatoru Wilhelm neler söylemiş o tarihte:

Siz Türk Ordusu! Dedelerinizin atlarını suladıkları şu topraklarda büyük kahramanlık gösterdiniz. Düşmanın üstün çabalamalarına rağmen bir karış geri çekilmediniz. Şark cephemizin bozulmamasına çalıştınız, gayret ettiniz. Bütün Alman hükümeti ve milleti namına size teşekkür ederim. Şimdi bir subayımız ordunuzda mevcut bütün subayların göğüslerine birer Alman madalyası takacaktır.” (Sayfa-59).

Alman sözünü çıkarın, yerine Amerikalılar koyun, aynı senaryonun, aynı nutukların atıldığına tanık olacaksınız.

Türk milletinin evlatlarının kanı bir madalya değeri kadar, gerisi boş laf!

 

 

Kolsuz Faik’in öyküsüne yeniden dönersek…

1919 yılında Avusturya’daki tedavi merkezinden İstanbul’a dönen savaş malulü Üsteğmen Faik, Bursa’ya gelip yerleşiyor.

Uzunçarşı’da kırtasiye, hırdavat, tuhafiye işleriyle uğraşmaya başlıyor.

O sırada çarşıda yangın çıkıyor, devlet tazminat ödüyor savaş kahramanına…

Kardeşlerinin de desteğiyle 1930 yılında Ohannes Taşçıyan’a ait Taşçıoğlu Fabrikası’nı devletten satın alarak ipekçilik işine giriyor.

 

 

Dr. Mithat Atabay, o sırada Bursa ekonomisinin durumunu şöyle anlatıyor:

Bursa Sanayi ve Ticaret Odası’na göre Bursa’da ipek ve dokuma sanayisi Cumhuriyetle birlikte neredeyse yeniden kurulmuştu. Rum ve Ermenilerin ülkeyi terk etmesinden sonra Bursa’daki 25 ipek ve büküm fabrikasından sadece 1920 yılında kurulmuş olan Sakarya ve Gaffarzade’nin iki fabrikası kalmıştı. 1923 yılında Bursa’da sadece üç harap dokuma fabrikası bulunuyordu. 1925 yılında kurulan Dokumacılık Şirketi/İpekiş’te tezgahların toplamı 15’i geçmiyordu. Sanayiyi Teşvik Kanunu sayesinde Bursa’daki fabrikalar giderek artmış, 1925 yılında 5, 1927 yılında 8’e yükselmişti.”

(Sayfa-79).

 

 

 

İşte bu koşullarda işe girişiyor Faik Yılmazipek…

Bu arada mübadele ile Bursa’ya gelen mübadiller arasında ipekböceği ile ipekçilik işinden anlayan pek çok kadın ve ustanın da bulunması onu cesaretlendirmişti.” (Sayfa-79).

****

Mustafa Kemal de Bursa’daki ipekçilik gelişimiyle ilgiliydi. 19 Ocak 1933 yılında Bursa’ya geldiğinde Kültürpark’ın kıyısındaki İpekiş’in bütün bölümlerini gezerek bilgi almıştı.

 

 

Şu alıntıyı da yapmama izin verin lütfen:

Cumhuriyetin ilk yıllarında Bursa’da ipekçilik adına sadece koza çıkarılmaktaydı. 1938 yılına gelindiğinde 27 çeşit ipekli ve desenli kumaş üretilir hale gelmişti. Bu ipekçiliğin makineleşmesi ile gerçekleşmiştir.

Abidin Daver Bursa’da gördüğü İpekböcekçiliği Enstitüsü’nü şöyle anlatmıştı: ‘Bu müessesenin vazifesi Türkiye ipekböcekçiliğini nizama koymaktır. Başında Halkalı Ziraat Mektebi’nden mezun olduktan sonra Fransa’nın Lyon Üniversitesi’nde ve bir İtalyan üniversitesinden mezun olmuş ipekböcekçiliği ihtisası yapmış olan Dr. Tahir Yetmen vardır.”

(Sayfa-86).

Acaba bir tarihçi Dr. Tahir Yetmen’i araştırabilir mi?

Kimdir, hangi hizmetleri yapmıştır? Onu ipekböcekçiliği uzmanlığına kim yöneltmiştir?

 

 

YUNANLILAR DUT VE MEYVE AĞAÇLARINI BİLE KESİYOR

 

İlginç bir sayı da veriyor Kolsuz Faik’in yaşamını yazan yazar…

Savaştan önce 18 milyon kilo yaş koza üreten Türkiye, Kurtuluş Savaşı sırasında 60-70 bin kiloya kadar düşüyor.

Bunda savaş sırasında zorunlu olarak dut ağaçlarının kesip yakılması kadar Yunan ordusunun dut ve meyve ağaçlarını kesmek için özel birlik çıkarmasının da payı olduğunun altını çiziyor. (Sayfa-89).

Keşke Yunan kazansaydı diyen kafaya ithaf olunur!

 

**

 

Faik Yılmazipek başarılı ticaretinin yanı sıra siyasete atılıyor, 1946 yılında CHP’den milletvekili oluyor.

1950 seçimlerini kaybediyor, iş yaşamına devam ediyor.

24 Temmuz 1968 tarihinde de hayata gözlerini yumuyor.

 

 

 

Kolsuz Mehmet Faik Yılmazipek’in mezarı Pınarbaşı’ndadır.

Demirkapı’daki fabrikası halen atıl halde duruyor, restore edilerek, geleceğe taşınmayı bekliyor.

 

**

 

Faik Yılmazipek’in en büyük tesisi Romangal’dır. Önce Rum kilisesiyken Taşçıyan tarafından ipek fabrikasına dönüştürülen fabrikayı satın alır.

Ardından 1950 yılında Romangal'in Muradiye'de buluan Fabrika-i Humayun’un yanındaki fabrikasını satın alır. Kadın çorabı talebinin artmasıyla işleri rast gider, kapasite arttırır.

 

**

 

Bugünlerde atıl vaziyette, mahzun mahzun, durur Devlet Hastanesi altında Romangal…

Harap hale dönüşmeye başlamıştır artık.

Bursa’nın tarihsel sürecine iyi bilen Saffet Yılmaz’la birlikte gezdik bu tesisi…

Binalar duruyor ama giderek çürüyor.

Yılmazipek Ailesi’nin fertleri satışı çıkardı alan yok.

İyi bir yenilemeyle Bursa çok önemli bir sanayi değerini ortaya çıkarabilir.

Ama ne yazık ki ne Bursa belediyeleri bunun farkında ne de rant peşinde koyan sanayiciler…

 

 

Buradan BTSO Başkanı İbrahim Burkay’a da seslenmek isterim.

Bu kentin ilk önemli sanayi tesisisin kurtarılması, yenilenmesi, müze olarak halka açılması kentin vizyonu açısından çok önemli…

BTSO’nun ekonomik gücü var, çok büyük paralar da gerekmiyor.

 

****

 

Bu yazının dipnotu: İbrahim Burkay’ın duymadığı bu sesi Erkan Aydın duydu ve orası artık Bursalıların ortak malı haline geldi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.