Tarafsız haber için doğru adrestesiniz. Haber, Haberler, güncel haberler, internet haber,son dakika haberleri, ogaste.com farkıyla takip edin. En son haberlere bizimle ulaşın.
Yasal Uyarı: Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. -
Copyright© 2006-2024 Tüm hakları saklıdır.
HABER YAZILIMI ve
TURKTICARET.NET projesidir
İktidarın yeni stratejisi: Masanın dört ayağı
null
Yaklaşık beş yıldır, rüzgârı arkasına alabileceği bir makro proje üretemeyen iktidarın büyük ortağı AK.P, üzerine bir de ekonomik kriz, yoksullaşma ve yerel seçim yenilgisi de eklenince, tüm anketlerde görüldüğü gibi, Türkiye’nin ikinci partisi durumuna dönüştü. Ayrıca iktidar bloku partilerinin toplam oy oranı, tekrar iktidar olabilecek rakamın hayli gerisinde.
Bu nedenle başta AK.P olmak üzere, iktidar blokunun yeni bir stratejiyi üretmesi zorunluğu doğdu.
Ancak bu strateji, seçimlerde kullandığı gibi “Deprem konutlarını en hızlı biz yaparız”, “kentsel dönüşüm yegane mimarı biz oluruz”, “ DEM ile seçim ortaklığı yapmak hainliktir” vb. üzerine kurulu bulunan mikro söylemlerle, bu işin olmayacağı anlaşıldığından, temel büyük bir hamlenin kurgulanması gerekiyordu.
Aslında bunun da sosyolojik ve siyasi alt yapıları da kendiliğinden oluşmaya başlamıştı.
Sadece mevcut durumu doğru değerlendirip, sürecin en can alıcı yanlarını, lehte söylemlere dönüştürebilecek, argüman arayışı başladı.
Anladığım kadarıyla mevcut şartlarda iktidar bloku içinde epey bir tartışma ve çatışmadan sonra, şu dört ayak üzerinde yeni bir strateji kurulmak isteniyor:
1- Hayali bir düşman yaratarak, “tehlike” üzerinden söylem ve uygulama yaratmak.
2- Türkiye’de açılım sürecini başlatıp, DEM’den CHP’ye oy geçirgenliğini engellemek.
3-Suriyede Kürt özerk yönetimi ve diş konjektürün etkisi
4- Ortadoğu kaosunu kullanarak, “En Tecrübeli Lider” vurgusuyla, Erdoğan’a yeni bir misyon yaratmak.
Sırasıyla açalım;
1- HAYALİ DÜŞMAN VE TEHLİKE ÜZERİNDEN SÖYLEM:
Bu stratejiden amaç, ekonomide ve uygulamalardan kaynaklanan oy ve itibar kaybını, tabanı konsolide edecek ve rakipleri ötekileştirecek bir kurgu üretmektir.
Çünkü mevcut “Kandil sizi alkışlıyor” türü argümanlarla rakibi (CHP’yi) düşman veya hain ilan etmek artık toplum gözünde tutmuyor. Tutmadığı gibi, son seçimlerde ve sonrasında yapılan anketlerde AK.P’den CHP’ye dahi oy kaymaları gerçekleşmiş bulunuyor.
Oysa eskiden, bloklar arası oy geçirgenliği oluşmazdı. Oluşmamasının en önemli nedeni, karşı blokun “düşman” ilan edilmesi ve taban tarafından bunun algılanmasıydı.
Alınan başarılı sonuçlar, bu tür söylemlerin ve bunun üzerinde yükselen gerilim politikalarından beslenerek gerçekleşiyordu.
Ama son iki yıldır bu algı kırıldı ve oy geçirgenliği gerçekleşti.
O nedenle, yeni bir stratejik söylemle, bir hayali düşman, mümkünse halüsilasyon bile olsa, “Türkiye için büyük tehlike” söylemi yaratılarak, bir yandan dikkatleri ekonomiden başka bir boyuta çekmek, diğer yandan bu söyleme ve bunun üzerinde yükselen politikalara karşı çıkanları “vatan haini, düşmanla işbirliği yapan kesim” ilan etmek amaçlı olmalıydı.
Anladığım kadarıyla, İsrail in Gazze ve Lübnan’da yürüttüğü savaş, kullanılabilecek en iyi argüman olacaktır.
Söylem; “İsrail’in gerçek hedefi biziz, vatanı korumak için her şeyi yapıyoruz, vatan hainleri bizi engellemeye çalışıyor “ üzerinde yükselecek.
Bu söylem ve politikalarla tabanı konsolide edip, oy akışkanlığı muhalefet blokuna gitmesi engellenecek diye varsayılmaktadır.
2-TÜRKİYE’DE AÇILIM SÜRECİNİ YENİDEN BAŞLATMAK
Gerek yerel seçimlerde, gerekse iki yıldır gelen anketlerde DEM oy kaybı yaşamadığı gibi, CHP’nin oyunu da yükselterek devam ediyor. Ancak, AK.P her ankette ikinci parti çıkmaktadır.
Amaç, çözüm sürecinin yeniden başlatılması tartışmasıyla, iktidar DEM’i, pragmatik bir alana çekmek, DEM partinin tabanının, bölgesel anlamda CHP’ye oy vermesini engellemek.
Bu sürecin, Kürt odaklar içerisinde kullanılacak aktör olarak İmralı seçilmiş olup, alternatif lider gözüken Selahattin Demirtaş sürecin dışında bırakılmış gözükmektedir.
Yeni anayasa üzerine yapılan söylemler, aranan modeller, Türk Halkı yerine “Türkiye Halkı” söylemleri, bunun alt ön hazırlamasıdır diye düşünüyorum.
3-SURİYEDE KÜRT ÖZERK YÖNETİMİ VE DIŞ KONJEKTÜRÜN ETKİSİ
Bizim için 2008 yılında güney sınırımızda mayın temizleme operasyonuyla başlayan Suriye politikamız ve oradaki askeri varlığımıza rağmen, görüldüğü kadarıyla, İsrail eliyle yürütülen Gazze ve Lübnan savaşlarından sonra, ABD, UK ve İsrail’in BOP projesi kapsamında, Suriye’yi küçük devletlere bölme aşamasına gelmiş bulunuyor.
Bu bölme modelinde Suriye’nin içinde (kuzey doğu bölgesinde) Irak Kürt Yönetimi benzeri bir Özerk Kürt Bölgesinin kurulmasının neredeyse tüm şartları oluşmuş vaziyette.
Türkiye açısından baştan beri temel sorun da buydu. Türkiye oluşumun karşısında veya yanında olmak durumundaydı, dışında kalmak, oyundan atılmak demekti.
Türkiye, Suriye’ye 2011’lerde oyun kurucu olarak müdahil olurken, 2013-2015 sürecinde sonra, oyunun dışına doğru meyletmeye başlayınca, son 10 yıldır, oyun bozucu kartını kullandı.
Ne var ki, İsrail’in başlattığı Gazze ve Lübnan operasyonları gittikçe bölgesel açılıma doğru seyrederken, İran’ın gücünün kırılıp, bölgedeki etkisinin geriletilmesi ile oluşan boşluğu doldurmada roller tekrar dağıtılmaya başlandı.
Ayrıca anladığım kadarıyla, Ortadoğu da çeşitli örgütler eliyle kullanılan vekaletler savaşı bitiyor ve içinde Hamas gibi, Hizbullah gibi siyasi örgütler dahil, vekil tüm örgütler tasfiye edilmeye ve yerine küçük devletçikler oluşturulmaya başlanmış vaziyette.
Bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin sürecin dışında kalması değerlendirilemezdi.
Türkiye’nin de ABD, UK, İsrail ve kısmen AB’nin karşısında tek başına oyun bozuculuk rolünü de götürmesi kolay değildi. Rusya’nın da bu meselede pasif davranması, zamanla Türkiye’nin tasfiye durumuna gelmesi, sonuçları açısından çok tehlikeli olabilirdi.
Bu nedenle üstü kapalı da olsa, yeni dengeye uygun olarak, sanki oyuna dahil olma kararı alındı gibi duruyor.
Ne var ki, Suriye’de Irak modeline benzer, Özerk Kürt Yönetimi oluşturulmasında, Türkiye açısından bir önemli problem barınmakta. Çünkü bu yapının içinde temel aktörlerden biri ve en az PYD kadar gücü olan PKK yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin bu gelişmeye parelel olarak PKK meselesini de çözmesi gerekmektedir.
Literatürde “dış konjektürün etkisi” diye ifade edilen bir durum var ya, işte İktidar blokunun bu gelişmeyle eş zamanlı olarak, açılım modeline benzer bir formül ortaya atmasının bir nedeni de budur.
4-TECRÜBELİ LİDERE İHTİYAÇ VURGUSU YAPMAK
Stratejinin ki ben buna masa diyorum, masanın son ayağını oluşturan stratejik model, Ortadoğu’nun kaynayan kazan olduğu, Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerin yavaş yavaş parçalanmaya doğru seyrettiği bir düzen (ki bu mevcut statükoda bir düzensizliktir) vurgusunu arttırarak, Erdoğan’ın en tecrübeli lider olduğu ve bu kritik dönemde en az bir dönem daha başkanlık yapması gerektiği, bunun bir beka meselesi dahi olduğu vurgusunu geliştirerek, Erdoğan’a yeni imaj yüklemek, üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.
...
Bu stratejinin beceri şansı, muhalefetin karşı politika geliştirip geliştiremeyeceği konularını sonraki yazıda değerlendirmek üzere.
En Çok Okunan Haberler