2024’ün , 2023’ten ‘ne farkı var’, diye baktığımda; toplumsal yoksullaşma, dış borç, cari açık, küresel ve jeopolitik riskler gibi konularda pek bir farkını görmedim.

Görebildiğim tek fark, “faiz neden, enflasyon sonuç” denen garabetten, enflasyonun dayağını yiye yiye çıkıp, Mehmet Şimşek’in deyişiyle; “ Hetrodoks politikalardan, ortadoks politikalara“ geçmek için, faizin yüzde 8.5’lardan yüzde 50’ye çıkarmak oldu diyebilirim.

Bir de tüm belediyelerin el değiştirmesi.

...

Ekonomik parametrelere baktığımızda Türkiye’nin;

2024 Dış Borç stoku 512 Milyar dolar

2024 İç Borç stoku 5.4 Trilyon TL

2024 yılı merkezi yönetim bütçe borcu 9 trilyon TL

2024 yılı faize ödenen rakam 1.2 trilyon TL

2025 yılında faize ödenecek rakam 2 trilyon TL olarak hesap edilmekte.

...

Sanayi ve Büyüme ise;

Sanayi ve teknolojik üretime dayalı, katma değeri yüksek bir ekonomik modele geçiş sağlanamadı.

Ekonomik büyümenin sürdürülebilir hale gelmesi için, kapsayıcı ve şeffaf kurumlar oluşturulamadı.

Kalkınmanın olmazsa olmazı kabul edilen hukuk devleti yaratılamadı.

Ekonominin en kırılgan noktası olan, dış borçlanma ve cari açık olduğu gibi devam etti.

Ekonomik büyüme cılız kaldı ve yaratılan büyüme, toplumun geniş kesimlerine yaygınlaştırılamadı.

Toplum arasındaki sosyal gelir uçurumu daha da arttı.

Orta sınıfın yüzde 65’i, deyim yerindeyse çöktü.

...

Türkiye’de;

8 milyon kişi 17 bin lira asgari ücret aldı.

12 milyon kişi 25- 30 bin lira arasında ücretle çalıştı.

4 milyon memur, 30-45 bin lira arası ücretle yaşadı.

Asgari ücretten daha az maaş alan emekli sayısı 14 milyonu geçti.

Toplam çalışan ve emekli olmak üzere 22 milyon kişi, 17 bin liranın altında bir maaşla, yaklaşık 16 milyon kişi ortalama 25 bin lira ile geçinmeye çalıştı.

Geniş tabanlı işsiz sayısı 10 milyon 765 bin kişiyi buldu, yani 10 milyon kişi, hiç maaş almadan, aile yardımlarıyla yaşadı.

Aralık sonu itibariyle, ülkede açlık sınırı 21 bin, yoksulluk sınırı ise, 66 bin lirayı buldu.

2024 dönemi enflasyon ortalamsı yüzde 60’ın üzerinde seyretti.

...

Diğer yandan, jeopolitik risklerde ise;

2024 yılında; (TC vatandaşı olanlar hariç olmak üzere), resmi rakamlara göre; 3,5 milyon Suriyeli, 300 binden fazla Afganistan, 150 bin civarında Iraklı, 40 bin civarında İranlı, 200 binden fazla; Somali, Pakistan, Bangladeş, Filistin, Myanmar gibi ülkelerden ve 750 binden fazla yeri-izi belli olmayan sığınmacı olmak üzere, resmi kayıtlara göre 5 milyondan fazla mülteci ve sığınmacı Türkiye’de yaşamaya ve bunların temel gereksinimleri bütçe tarafından karşılanmaya devam etti.

...

‘Pandora’nın Kutusu’ndaki “umut”u çıkarmak 2025’e kaldı’ diyeceğim ama insan söyleyeceği yalana önce kendi inanmalı...

Bana göre 2025’te İşsizlik ve yoksullaşma artacak, sanayide de üretim kayıpları yaşanacak ve jeopolitik riskler devam edecek.

Özcesi 2024’ten biraz daha zor geçecek.