Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

‘İnsan Hakları Durağı’nda inecek var

Yazının Giriş Tarihi: 09.12.2024 15:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.12.2024 15:43

Hani önemli günler ve haftalar var ya; 10-17 Aralık'ta Dünya İnsan Hakları ve Demokrasi haftası, 10 Aralık ise ‘Dünya İnsan Hakları Günü’dür.

Bu hafta dolayısıyla İnsan hakları ve demokrasi üzerine, yazılı-sözlü söylenenle olan durum arasındaki farkları mekanik olarak yazmak istedim.

Benimki biraz karikatürize oldu ama zaten gerçek olanın da karikatürden farkı yok.

Gelelim işin yazılı yanına;

24 Ekim 1945'te kurulan "Birleşmiş Milletler Örgütü" nün öncelikle amacı, dünyada barışı ve güvenliği sağlamaktı.

Olan durum ise bunun tam tersi.

BM her zaman ve her koşulda egemen devletlerin haklarını savunmuş, onların güvenliğini korumuştur. Zayıf ve güçsüz devlet ve topluluklar, zaten bu egemenler veya onların uyduları tarafından ezilmiştir.

10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul ve ilan etti.

Ama bu ilana, göstermelik olanlar hariç olmak üzere kendisi hiç uymamıştır.

O ÜNLÜ BEYANNAME(!)

İnsan Hakları Beyannamesi’nden bazı önemli maddelere gelecek olursak:

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğar.

Gerçek ise tam tersidir. Hem devletler arasında, hem de bir devletin kendi yurttaşları arasında daha doğuştan temel farklılık vardır. Bunlar özürlü-sağlam gibi fiziksel özellikler değil, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sınıfsaldır.

Bir toplumsal kesimle, başka bir toplumsal kesim arasında korkunç derecede eşitsizlik mevcuttur. Bunların çoğu doğduğun topluluk ve aileyle ilgilidir. Bu zinciri kırabilenler ise, belki onbinde bir gibi küçük bir rakamdır.


- Kimse ırk, renk, cins, dil, din, siyasi ya da herhangi bir düşünüşten dolayı ayrımcılık yapılamaz.

Tam tersine, dünyanın bugün ulaştığı seviye de dahi; ırk, dil, din, cinsiyet ve siyasal düşünce gibi farklılıklar, toplumun ayrışmasının neredeyse temel nedenleri olmaya devam ediyor.


- Yaşamak ve hürriyet herkesin hakkıdır.

Yaşam hakkı ve hürriyete gelince; bugün o hakların kullanılması tamamen egemenlerin elinde olan bir uygulamadır. Hala insanlar cinsiyetinden, ideolojisinden, mezhebinden dolayı, hem en temel hürriyetlerini hem de yaşam haklarını kullanamamaktadırlar.

- Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz.

Bugün neredeyse kulluk diyebileceğimiz düzeyde olmak üzere; insanların bir kısmı dini ve mahalli topluluklarda ve de diktatör siyasal liderlerin karşısında, informel olarak kul ve köle olmaya devam etmektedir. Zaten önceliğin ve esas olanın insan değil, devlet ya da ilahi güçler olmasını savunan tüm anlayış ve felsefeler, tamamen kul ve köle ilişkisini ön kabul olarak gören anlayışlardır. Avrupa ileri demokrasileri hariç, kalan dünyanın çoğu hala bu anlayışla yönetilmektedir.

- Hiç kimseye işkence ve insanlık dışı hareketler yapılamaz. Haysiyet kırıcı cezalar verilemez.

Bugün haysiyet kırıcılığı ve işkenceler, hem topluluklarda, hem de devletlerde rakiplerine ve muhaliflere karşı uygulanan yegane yoldur.

- Kanun önünde herkes eşittir.

Kanun deyince sanırım mahkemelerden ve hukuktan bahsediliyor. Bu anlamda alırsak kanun karşısında, hiç kimse eşit değildir. Kanun hala ekin tarlası gibidir. Rüzgar nereden güçlü eserse, karşı tarafın üzerine devrilir. Örnekleri sayılmayacak kadar çoktur.

- Herkesin eğitim görme hakkı vardır. Eğitim parasız olmalıdır. ilköğretim zorunludur.

Herkesin eğitim görme hakkı teorik olarak vardır. Eğitim-öğretim pratikte paralı, pahalı ve sosyo kültürel bir iştir. Gerçek eğitimden yararlanabilme olanağı hala çok azdır. Toplumun büyük çoğunluğu yararlanamamaktadır.

- Herkesin çalışma hakkı vardır.

Adam kayırma ve işsizlik ordusu olmadığı koşullarda belki mümkündür. Kimse senin böyle bir hakkın yok demez ama o hakkını kullanabilecek saha olmaması esas sorundur. Bu hakkın kullanılması, herkese eşit olmadığı için, söz konusu hakkın varlığından bahsedilemez.

Sonuç olarak;

Yaklaşık olarak, 8,5 milyar nüfusa sahip dünyada, 8 milyar insanın yaşadığı ülke ve rejimlerde, yazılanların yaşandığını iddia etmek bir hayat yalanıdır.

İnsan Hakları ve Demokrasi adına yazılanla, olan arasındaki açı, benim gözlemime göre bazı ülkelerde 160, çoğu ülkede 180 derecedir

Siz belki, çok iyi niyetli düşünüp, 120 veya 130 ‘a indirebilirsiniz.

Ama açıyı (Avrupa ileri demokrasi ülkelerini kısmen düşersek), 90 dereceye indirebilecek biri bile çıksa, dinlemeye ve dediklerini yazmaya hazırım.



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.