Tarafsız haber için doğru adrestesiniz. Haber, Haberler, güncel haberler, internet haber,son dakika haberleri, ogaste.com farkıyla takip edin. En son haberlere bizimle ulaşın.
Yasal Uyarı: Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. -
Copyright© 2006-2024 Tüm hakları saklıdır.
HABER YAZILIMI ve
TURKTICARET.NET projesidir
Necati Kartal
PISA raporundan eğitimin durumuna
'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin tartışıldığı bir atmosferde, eğitim sistemimizi inceleyip rapor hazırlayan bir kuruluş olan PISA’nın Direktörü Andreas Schleicher’in, Türkiye’deki eğitim ve 15 yaş öğrencilerimizin durumunu içeren raporundan çok can alıcı bir noktayı iki gün önce yazmıştım.
Rapor şöyleydi;
“Türkiye’deki öğrenciler ders içeriğini ezberliyor ve tekrar ediyor.
Ama modern dünya bizi sadece bildiklerinizle ödüllendirmiyor. Bildiklerinizle
yapabildiklerinizi ödüllendiriyor. Türkiye’deki öğrenciler karşılaştırma, eleştirme ve analiz etme konusunda epey zayıflar. Türkiye’deki 15 yaş grubunun çoğu, ‘olguyu görüşten’ ayırt etmekte zorlanıyor.”
...
Rapor özetle şunu diyor; “Ezberci bir eğitim sisteminiz var ve ne yazık ki, sizin çocuklar, daha ‘olgu’ ile ‘görüşü’ bile ayırt edemiyor, analiz yetenekleri yok.”
Ve bir analiz yapıyor;
“Bugünkü dünyada ezberlediğiniz bilgi ile değil, o bilgiyle yapabildikleriniz ile var olursunuz.” Çok doğru!
Çünkü bilgiyi yaratıcılığa ve oradan üretime dökebilecek durumda değilsen, günümüz dünyasında bir anlam ifade etmiyorsun demektir.
Bu rapor, orta okullar ve liselere yönelik.
Ancak, üniversitelerin de aynı durumda olduğunu söyleyebiliriz.
Evet, bir kaçı hariç olmak üzere, üniversitelerimiz de bu model üzerinden bir eğitime sahip.
Üniversite deyince iki yıl kadar önce, Mudanya Üniversitesi eski rektörü Prof Dr. Hasan Tosun’dan aldığım bir bilgiyi aktarayım.
Bilginin üretime dönmesi ve değer yaratması üzerine eğitim yapan üniversite anlayışındaki dönüşümün mihenk taşı, 1810 yılında Wielhem von Homboldt tarafından kurulan Berlin Üniversitesi ile başlamış.
Tabii tarihe de Homboldt Modeli olarak geçmiş.
Bu modelde “tek bilim dalı içinde bölümler oluşturularak akademik kürsüler kurup, araştırmaların ön plan çıkarılması” hedeflenirken, Orta Çağ üniversitelerinden farklı olarak, geniş kitlelere “özgürlük-işbirliği” sloganıyla açılıp, “doğayı keşfetmekten ziyade, değer yaratmaya yönelik bir anlayışla” örgütlenmişler.
...
Ülkemize ise, özellikle 2000 sonrası -bence- denetimsiz ve popülist politikalarla oluşturulmuş birçok devlet ve vakıf üniversitesi, “bilginin yaratıcılığa, oradan buluşa ve üretime dönüşmesi” sistemi yerine, mevcut ezberci, sorgulamayan ve yaratıcılığa dönüşemeyen sistem üzerinden devam etti.
Oysa Almanya ve ABD üniversiteleri, daha 18.-19. yüzyılda “doğayı keşfetmekten ziyade, değer yaratmaya yönelik bir anlayışa” yönelmişlerdi.
Ondan dolayı bütün buluşlar Batı’dan geldi. Son yirmi yıl içinde Uzakdoğu da bu yaratıcı modele geçince, onlar da atak yaptı.
...
Geçmişte değişimin daha yavaş olduğu bir dönem yaşanmasına rağmen, günümüzde bilgi, AR-GE ve telekominikasyon çağının getirdiği hız, değişimi daha kısa aralıklara çekmiş ve şirketlerin veya devletlerin tasfiye sürecini hızlandırmıştır.
...
Bilinen gerçek şu ki, bu eğitim sistemi ile ülkemiz, birinci lig ülkeleri arasında tasfiye sürecine girmiştir.
Malumunuz, her alanda ayağa kalkış, önce eğitim sisteminden başlar.
Eğitimde, ekonomide, teknolojide, AR-GE’de ideolojik yaklaşım olamaz. Bu alanlara bilimsel gerçeklik ve dünyanın akışı karar verir.
Yakın zamanda ekonominin ideolojik yaklaşımlarla ne hale geldiğine, hepimiz bizzat şahit olduk.
Ancak, görülen o ki, ideolojik nedenlerle üretilmiş, ezberciliği daha çok besleyip, taraftar yetiştirmekten başka bir işe yaramayacak olan, Çedes ve Yeni Maarif modeliyle; bilimsel, yaratıcı, rekabetçi eğitim sistemi oluşturmamız, çok mümkün gözükmemektedir.
Milli Eğitimin bu derece çağın gerçeklerinden uzak ve ezbercilik üzerine kurulu olan bu modelimizden vazgeçip, acil çözüm üretmek zorundayız.
Eğitin, bilimsel-sorgulayıcı ve yaratıcı bir modeline dönüşmesi geleceğimiz açısından zorunludur.
Ve yine aynı ‘esas bekaa budur’ cümlesiyle bitireyim.