Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Siyasi Kültür Üzerine

Yazının Giriş Tarihi: 04.04.2025 14:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.04.2025 14:35

2000'li yılların ilk yarısında hemen hemen tüm sivil siyasal yapıların ve sivil odakların anlaştığı bir konu vardı; 'Siyaseti sivilleştirmek ve siyasal kültürü değiştirmek gerekir' diye.

...

Çünkü siyasetin bizde 'sivil bir kavram' olmadığı, askeri-merkezi bir karakteri olduğu, siyasi partilerinde sivil toplumun bir uzantısı olarak değil de askeri toplum modeline göre organize edildiği ve bunu 12 Eylül anayasası ile siyasal partiler yasasıyla daha da kurumlaştırdığı konusunda hemfikirdik.

Ayrıca hem siyasal partilerin hem de 'siyasal dilin çatışmacı bir karakter taşıdığını ve politikaları çatışma kültürüne göre organize ettiğini' de biliyorduk.

Türkiye siyasal kültürünün, diğer partileri 'düşman' olarak görüp, uzlaşma modeline kapalı davrandığını, es kaza uzlaşanlar olursa, onları işbirlikçi, korkak ve kişiliksiz olarak gördüğünü, 'kendi tarafının cahilini karşı tarafın aliminden daha üstün gören bir anlayışı' olduğunu;

eleştiriyi; yıpratma, özeleştiriyi ise, acizlik olarak yorumladığını, bu nedenle merkezin ürettiği politikalara karşı eleştirinin yasak olduğunu hepimiz biliyorduk.

Ayrıca Türk siyasal kültürünün nesnel gerçeklere göre değil, subjektif niyetlere göre davrandığını ve tüm bunların değişmesi gerektiği konusunda hemfikirdik.

...

Ne olduysa hemfikir olunan tüm bu tespitler, 10-12 yıl kadar önce bir anda çöpe atıldı, eski siyasal kültür katmerleşerek, siyasal tarihimizde eşine ancak birkaç kez yaşanmış olan, 'muhalefet eden herkes düşman'dır politikasına geçildi.

Özellikle iktidar partisi adına trollerin gönderilerinde sürekli olarak; savaş, çatışma, kutuplaşma temaları işlenmeye başlandı.

...

Yürütülen politikaya karşı gelmek, eleştirmek; tahammül edilesi birşey değil. Hatta 'vatan hainliği' ile eş değer.

Siyaset ortaçağda ve 1930'ların Avrupası’nda böyleydi. Şimdi 1930’ların siyasal kültürüne geri döndük.

...

Daha 2012 yılındaki “Ortadoğu’da Demokrasinin Geleceği” makalesinde ne diyordu, Shadi Hamid;

“Gelişmekte olan dünyada demokratik yollardan seçilmiş liderlerin halktan aldıkları yetkiyi temel özgürlükleri kısıtlamak için kullandıklarına tanıklık etti. Seçimler serbest ve faal muhalefet partileri mevcut. Ama iktidar partileri, muhaliflerini rakipleri olmaktan ziyade düşmanları olarak görerek, medya özgürlüklerini kısıtladılar ve devlet bürokrasilerine kendi yandaşlarıyla doldurdular. Demokratik süreç üzerindeki kontrollerini sistemi kendi çıkarları için kullandılar.”

...

Peki, muhalefet olmazsa, eleştiri olmazsa, iktidar yürüttüğü politikanın yanlışlığını nasıl görecek, nasıl anlayacak?

Siyaset; savaş değildir.

Siyasette rakipler vardır, onlar düşman değildir.

Siyaset eleştiriye açıktır.

Ve en önemlisi de, siyaset tahammül sanatıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.