En sevdiğim İslami menkıbelerden biridir.Rivayet o dur ki: Hz.Muhammet’in Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında Hz. Muhammet ve Hz .Ebubekir müşriklerin takibinden kaçarken Sevr Mağarası’na sığınırlar. Mağaranın girişine hemen bir örümcek, ağ örer; iki güvercin de yuva yapar. Bu olay, örümcek ağı gibi zayıf gördüğümüz bir varlığın bir başka kişi için ne kadar güçlü bir kale olduğunun göstergesidir. Hz.Muhammet ve Hz Ebubekir,bu kale sayesinde kurtulmayı başarırlar.

Anneler de çoğu zaman böyledir. Dışarıdan bakıldığında sıradan ,nahif, belki de güçsüz gibi görebilirsiniz. Ama o, bir bakışı ile çok şey anlatıp, bize net komutlar verebilir. O ki,bir bilgisayarın hard diski gibidir. Siz çoktan unutuldu sanırsınız hiç ummadığınız anda hangi tarihte hangi yaramazlığı yaptığınızı çıkarır ortaya koyar. Bir kaş hareketi size uçmanız gereken kanatları verir ama sizin damarlarınızı güçlendirecek kökleri beslemeyi de unutmaz. Başınızı öne eğdiğinizde ilk gören kişidir anne.

Bu yüzden annelik aslında evrensel bir dildir. Sadece çocuk doğurmak değildir. Anne olmamış kimselerin de mutlaka bir annesi olduğuna göre :

Annelik aslında hayatın temelidir.

Doğanın köküdür.

Toprak anadır.

Ana vatana duyulan güvendir.

Bu bağlamda ,biyolojik olarak anne olmasa da farklı çocukların hayatlarına dokunan,hayvanlara,doğaya annelik yapan çok güzel insanlar tanıyorum. Her ne kadar “çocuk olmayınca aile olunmuyor” dense de dünyanın en sevgi dolu ailelerini, tıpkı mağaranın kapısındaki örümcek gibi ,doğuştan getirdikleri yetenek ile kurabiliyorlar. Onların da güçlü kalesi olabiliyorlar. Bu sebeple ben ,anneler gününün bir kutlama günü olmaktan ziyade anne kalbinin sessiz kahramanlıklarını ,evrensel sevgi dilini hatırlama günü olması gerektiğini düşünüyorum

Çocuk sahibi olmayı tercih etmeme meselesi de gündemimizdeki bir başka gerçek. Avrupa’da son yirmi yılda doğurganlık oranının en hızlı düştüğü ülke Türkiye. Öyle ki 2023 yılı itibarıyle artık İsveç ve Danimarka’nın da gerisindeyiz. Buna sebep ; işsizlik, düşük gelir ,çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği, cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlar sıralansa da ,bu sorunlara her geçen gün bir kadının daha cinayete kurban gidererek hayattan koparılmasının eklenmesi ise bizim kanayan yaramız. Ve maalesef bu anneler gününde de memleketin dört bir yanı hayatı çalınmış kadınların mezarları ile dolmakta. Oysa ki onlar da belki bir anne; anne olmasalar da mutlaka bir annenin evladı.

O yüzden içinde yaşadığımız dünyada ve çağda anne olmak çok yönlü bir sınav. Hayata karşı bir duruş; herhangi bir canlıya hiçbir karşılık beklemeden anne yüreği ile sarılabilmenin verdiği bir onurdur. Kalbi sessizce atarken güçlü bir kale gibi duran; ruhunda, her canlı için anne sevgisini hisseden herkesin gününü hatırlamak gerekir.