Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir portakal ile sanayi devleti olunur mu?

Yazının Giriş Tarihi: 09.12.2024 15:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.12.2024 15:56

Atatürk dehasıyla olunur.

Atatürk, 1930’lu yıllarda İtalya’dan portakal ve mandalina getirtir. Mersin ve Antalya’da ağaçları aşılatır. Yerli portakalımızı üretir. İşte o portakallar sayesinde genç Türkiye’nin omurgasını oluşturan tesisleri ve fabrikaları kurar; onbinlerce kişiye istihdam sağlar;kurulan fabrikaların projelerini yapan Ruslara ise portakallarla ödeme yapar.Yine aynı fabrikalarla Türkiye ithalattan kurtulmuş; dışa bağımlılığı azalmış ve kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri haline gelmiştir.

Zamanı biraz ileri saralım. Gözlerimizi kapatıp çocukluğumuza gidelim. O zamanlar “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanan mandalina kokulu bir hafta vardı. Hem memleketimizin ürettiği malın kıymetini bilmeyi; hem de tutumlu olmanın gerekçelerinin anlatıldığı, en havalı okul partilerini gölgede bırakan tadı damağımızda kalan bir hafta yaşanırdı. Şimdi ki gibi pestisit sınırını 35 kat aşan mandalinayı yemek şöyle dursun ‘pestisit’ denilen şeyi bilmezdik o zamanlar. 12.000 yıldır bu topraklarda buğday yetişiyorsa, elbette ki kendi üretimimiz olan buğdayın unundan kekler poğaçalar yapılırdı. Şimdiki gibi dünyanın en fazla buğday ithal eden ülkesi değildik çünkü. İthal ineği ithal samanla da beslemezdik. Yerli ineğimizin sütü ile sütlaç yapılırdı, pirinci de taaaaa Avusturalya’dan getirmezdik. Mercimek köftesi yapardı annemiz ama mercimekler elbette Kanada’dan değildi. “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” diye şiirler okurduk.

Bir de bu haftanın tutum yatırım kısmı vardı ki; ihtiyacımız olandan fazlasını almama bilincini kazandırmayı hedeflerdi. Kumbaralarımızda para biriktirdiğimiz günlerdi. Gözlerimizi açıp bugüne gelebiliriz. Artık bugün,bu çağda kapitalizm denen sistem, önce insanları önemli ve önemsizler diye ikiye ayırıyor. Sonra, kişilere önemli görünecekleri ürünleri satıyor. Kişiler daha pahalı bir saat, daha büyük bir pırlanta, markalı güneş gözlüğü ya da çanta takınca kendini önemli sayıyor. Hele bir de böyle nesnelerle sosyal medyada fotoğraf paylaşılınca önem katsayısı daha artıyor. Savurganlık bununla kalmıyor elbet. Sözüm ona yılda bir kez sırf black friday indirimine girecek diye belki de hiç ihtiyaç olmayacak ürünler için saatlerce sıra bekleniyor. Ne gariptir ki dünyada black friday tantanası biter bitmez bizim yerli malı haftamız başlıyor. “Tutum yatırım” kısmı zaten artık yok ama “yerli malına” gelince:

Avrupa ülkelerinden gıda sağlığı standartlarına uymadığı için geri gönderilen her beş üründen birinin Türkiye’ye ait olduğunu biliyor muydunuz?

Hollanda’ya ihraç edilen kayısılarda limitinin tam 35 katı okratoksin tespit edildi. Peki geri gönderilen kayısılar sizce ne oldu.

İtalya’ya yollanan Antep fıstıklarında limitinin dokuz katı aflatoksin tespit edildi. Kuru incirler aynı şekilde geri gönderildi. Yollanıp da geri gönderilen ve limitinin 35 katını aşan mandalinalar var. Daha neler neler var.Tabii biz bunları ihraç ettiğimiz için ve Avrupa ülkelerinde kontrolleri yapıldığı için buradan bilebiliyoruz. Doğrudan bizim pazarımıza gelenleri ise hiç bilmiyoruz.

Ez cümle bir zamanlar portakal ve mandalina sayesinde kendi kendimize yeten bir ülke olmuşken ;şimdi aynı mandalinalarla kendi kendimizi zehirleyen bir ülke olduk.Bu hafta okullarda yerli malı haftası kutlanacak. Kanada’dan getirdiğimiz mercimekle yapılmış mercimek köftesi okullardaki masaları süslerken ,pestisit sınırını bilmem kaç kat aşmış mandalinalarımız ona eşlik edecek.

Afiyet olsun mu Türkiye!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.