Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hükmedilemez fakat kontrol edilebilir bir yaşam kaynağı: Su

Yazının Giriş Tarihi: 09.11.2024 09:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.11.2024 06:46

 

Su doğada sıvı, katı ve gaz halinde bulunur ve iki kimyasal molekülden oluşur: H2O.

Suyun birleşimini sağlayan oksijen yakıcı ve hidrojen gazı ise yanıcıdır.

Bu iki farklı molekül bir araya gelince ilginç bir şekilde rahmet ve bereket iksiri oluşur.

Su doğada az bulunan, ikamesi mümkün olmayan ve her canlı varlığın vazgeçemez temel besin maddesidir.  Başka bir tabirle su üretilemez ve ikamesi mümkün olmayan temel bir ihtiyaç maddesidir. Böyle olduğu için yeraltı ve yerüstü bütün su kaynakları “ kamusal mallar” kategorisinde değerlendirilmeli, özel mülkiyete konu edilmemeli ve kullanım hakkı uzun vadeli olmayacak -en fazla 19 yıl olacak şekilde-  işletme hakkı verilmelidir. Temel ihtiyaç maddesi olması ve sürekli gelir sağlama özelliğine haiz olması, özel mülkiyete konu olmaması hem sosyal devlet olmanın hem de aklın bir gereğidir.

Maalesef dünyada su çok az ve sınırlı bulunan fakat yine en çok hor kullanılan ve kirletilen bir kaynaktır. Dünyada atık suların %85’i arıtılmadan nehirlere ve denizlere bırakılmakta ve bu durum gelecekte su krizini kaçınılmaz olarak tetiklemektedir.

Yeryüzünde mevcut ekosistemin kendi varlığını sürdürebilmesi için “sürdürülebilir bir su yönetim stratejisi”ne ihtiyaç vardır.

Su yönetimi, suyun tüm kullanım şekillerini ( gıda, sanayi, enerji…) kapsayan bir yapı üzerinde inşa edilmelidir, aksi takdirde suyun idaresi hep topal kalır.

Türkiye’de su yönetimi maalesef çok parçalı bir görünüm arz etmektedir. Merkezi ve yerel düzeyde birçok kurum ve kuruluş söz konusudur.  Doğru dürüst bir “su idaresi  ve” su kanunu” olmayan bir ülke konumundayız.

Ülkemizde suya maalesef uzun bir süre sadece “mühendislik uğraş alanı” olarak yaklaşılmış, bu da kapsamlı bir su yönetiminin oluşmasını engellemiştir

Su yönetimi sadece bir mühendislik uğraşından ibaret değildir. Su yaşamın temel kaynağı olduğu için biyolojik, ekonomik ve sosyolojik yapıların bütünlüğü üzerinde okunup idare edilmesi gerekiyor. Suyun nasıl kontrol edileceğinden ziyade nasıl yönetileceği önemlidir.  Çünkü su idaresi bir işletme, finans, temsiliyet, personel, kamu idaresi ve hukuki yapıların bütünlüğünü kapsar.

Bir ülkede su varlıklarının yönetimi olmadan sağlıklı bir su yönetiminden bahsedilemez. Ülkemizde maalesef çok iptidai bir su varlıkları yönetimi söz konusudur.

Su varlıkları yönetimi ile su yönetimi farklı şeylerdir.

Su varlıkların yönetimi; suyun doğduğu, akışa geçtiği ve durağan hale geldiği deniz ve göle ulaştığı noktaya kadar tüm ekosistemleri kapsayacak şekilde yönetilmesi/yapılandırılması gerekir.

Su yönetimi denilince terim olarak genelde ihtiyaç ve talepler doğrultusunda kaynakların optimal kullanılması anlaşılmaktadır. Fakat bu kendi başına eksik bir tanımlamadır.

Çünkü;

- Su yönetimi planlamayı gerektirir. Nüfus, mekânsal alan, su kaynağının niteliği ve niceliği, ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin yapısı, su yönetimi açısından planlamaya ihtiyaç duyar.

-Su yönetimi bilimsel, akılcı ve stratejik bir düşüncenin varlığını gerektirir. Suyun sonsuz bir kaynak olmadığı, tükenmesi ve kirletilmesi mümkün olan sınırlı bir kaynak olduğu ve ona göre önlemler alınması gerektiği ortadadır. Suyu tümüyle kaynağında zapt edip, doğaya can suyu bırakmamak ekosistemi nefessiz bıraktığı gibi, kar yağan bölgelere baraj yapmanın suyun kaynağını yok etmek olduğunu da unutmamak gerekir. Su yönetimi nihai anlamda doğayla kurulan rasyonel bir iyileştirme faaliyeti olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır.

-Su yönetimi salt bir mühendislik faaliyeti değildir. Su yönetimini sadece insanların içme suyunu sağlamak ve tüketilen suyu deşarj etmekten ibaret olmadığını bilmek gerekir. Su yönetimi finans, personel, yatırım, imar ve çevresel faktörleri bütüncül idare etme sanatıdır. Doğaya, insana ve diğer etkenlere bütüncül bakmayı gerektirir.

-Su yönetimi bir izleme ve kontrol yönetimidir. Su kontrol edilebilir fakat hükmedilemez bir madde olduğu için miktar, kalite ve ekolojik açıdan iyileştirici politikalar geliştirilmeli ve yeni teknolojiler kullanılmalıdır.

-Su yönetimi sürdürebilir bir çevreyi, kalkınmayı, şehirleşmeyi ve bunlar arasında uygun yapılandırmayı ön görür. Planlı olmayan yerleşim yerlerinin su tedariği ve maliyeti yüksektir. Örneğin cazibe ile konutlara su sağlamak mümkün iken, fazla kat yüksekliğiyle suyun birim maliyeti artar. Kalkınma,  şehirleşme ve çevre arasında sürdürebilir bir standart ölçü mutlaka olmalıdır.   

 -Su yönetimi, kaynak ve ihtiyaç doğrultusunda bir tarifeyi elzem görür. Bir su tarifesi yapılırken bütün bir ekosistemi- faunayı, florayı, su havzasını ve permakültürü- göz önünde bulundurularak yapılandırılmalıdır. Su tarifesine sadece “sosyal eşitlik” kavramı ile yaklaşmamak gerekiyor. Maliyet ve kullanım biçimine bakarak tarifeyi yapmak gerekiyor. Aksi takdirde sosyal eşitlik ilkesini zedelemiş oluruz. Terfi ile suyun sağlandığı yüksek katlı yapılara/rezidanslara suyun tarifesinin farklı olması rasyonalitenin bir gereğidir. Ayrıca suyu üretim bandında kullanıp doğaya karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen işletmelere “ kirleten bedelini öder” ilkesinin uygulanması hakkaniyet ilkesinin bir gereğidir.

-Su yönetimi idari ve siyasi sınırlara göre değil, mutlaka havza bazlı ve coğrafi sınırlar esas alınarak yaklaşılmaya/yönetilmeye çalışılmalıdır. Aksi takdirde telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olur.  Suyun doğduğu kaynak ile suyun akışa geçtiği ve durduğu yere kadar her canlı varlığın milyonlarca yıl beslediği mecrayı korumak, geliştirmek gerekir. Çevresel faktörler artık sınır tanımaz bir niteliğe sahiptirler. Çünkü çevresel sorunlar her ne kadar yerel düzeyde kaynaklanıyorsa da etkileri küresel düzeyde herkesi etkilediği ortadadır.

Ayrıca gelişme, ilerleme ve toplumların entegrasyonu ile birlikte çevresel faktörlere evrensel ve dayanışmacı haklar penceresinden bakmakta fayda vardır.

-Suyu sadece bir nesne veya bir silah olarak görmemek gerekiyor. “Hiç bir varlık temel ihtiyaç maddelerinden mahrum bırakılamaz” ilkesi erdemli bir toplumun ulaştığı aşamayı gösterir. Doğanın sadece insana ait olmadığını idrak eden toplumlar, refah ve gelişme açısından diğer toplumlara göre daha fazla müreffehtirler. Her varlığın sağlıklı ve güvenli bir şekilde temel ihtiyaç maddelerine erişmesi sosyal devlet olmanın bir gereğidir.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.