Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Solcu sendika bunu yaparsa?

Yazının Giriş Tarihi: 18.01.2025 16:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.01.2025 20:26

Doğrusu kendimi Eğitim-İş sendikasının siyasal hattına yakın bulanlardanım.

Ama nedense Bursa’da Eğitim-İş’le ilgili aynı noktada buluşamıyoruz.

Serkan Gür’ün Milli Eğitim Müdürlüğü döneminde bir çadır skandalı ortaya çıkarmıştı Eğitim-İş…

6 Şubat felaketi sırasında bir başka kentten alınan çadırlar sanki Bursa’da üretilmiş gibi gösterilerek hem kamuoyu yanıltılmış hem de sahtekarlık yapılarak Bursa Milli Eğitim’in büyük işler başardığı izlenimi verilmek istenmişti.

****

Aynı dönemde Serkan Gür’e yakın isimler de Milli Eğitim’deki yolsuzlukları Gazeteci Yaman Kaya ile birlikte bana da anlatmışlardı.

Olayın üzerine gittik, dönemin Bursa Milli Eğitim yöneticilerinin bir kısmının ayyuka çıkan yolsuzluklarını yazmıştım.

Onların iç mücadelesi bazı yanlışları deşifre etmişti.

İşte o süreçte Eğitim-İş’in yöneticilerinden bu konuda çıt çıkmadı.

Ne Yeliz Toy konuştu ne de Özkan Rona

TÖB-SEN Başkanı Serkan Bebek konuşmuştu o kadar.

****

Bu konuyu şunun için anımsattım, gazeteci arkadaşım Mustafa Gültekin’in eşi üzerinden bir bardak suda fırtına koparmaya çalışan yine bu Eğitim-İş oldu.

Olayın doğruluğu yanlışlığı bir yana, Eğitim-İş’in Başkanı Engin Yurdakul ve de Yeliz Toy ne bu öğretmen arkadaşımızı ne de Bursa Hakimiyet Gazetesi Yazarı Mustafa Gültekin’i dinlemeye yanaşmadı.

Ülkede başka eğitim sorunu kalmamış gibi üst üste açıklamalar yaptı.

Vicdanlı bir muhafazakar olan ama asla yandaş-tetikçi-lağım medyasıyla alakası olmayan Mustafa Gültekin’den Eğitim-İş açıklamasına konu olan olaylara ilişkin bilgi notu istedim.

Feriha Uyar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden başlayan aslında fındık kabuğunu doldurmayacak sorunlara ilişkin şunları yazdı:

“1) 2023'de her sendikaya mensup bir grup okul öncesi öğretmeni, kangren olan sorunlarına çözüm aramak için karar veriyorlar.

Her öğretmen kendi üye olduğu sendikadan randevu alıyor ve topluca gidiyorlar.

2) Eğitim-Bir-Sen haricindeki bütün sendikalar öğretmenlerle ilgileniyor. Eğitim-Bir-Sen ise umursamaz bir tavırla oralı bile olmuyor. Gruptaki Eğitim-Bir-Sen'li öğretmenler bu duruma çok bozuluyorlar ve tepki göstererek istifa etme kararı alıyorlar.

3) Konu bir vesileyle bana geliyor ve ben de kısa araştırmadan sonra,

"Ak Parti'ye Bursa'da en büyük zararı kim veriyor?" başlıklı bir yazı kaleme alıyorum.

4) Yazı beklenenden daha büyük ses getiriyor ve Eğitim-Bir-Sen başkanı Ramazan Acar, sıkıntı yaşıyor.

5) Bunun intikamını almak için sendikada birlikte hareket ettiği Feriha Uyar'ın müdürü aynı okulda görev yapan eşime mobbing uygulamaya başlıyor. Koordinatörlük gününde yapılan bir toplantıya katılmadığı gerekçesiyle, toplantıdan bir buçuk ay sonra soruşturma açıyor. Bu da yetmiyor, karımın, Eğitim-Bir-Sen'li görevlendirme bir müdür yardımcısına, ‘Koltuğuna güvenme, bir iftiraya bakar’ dediği iftirasıyla bir soruşturma daha açıyor. Bu soruşturmadan kademe ilerleme cezası veriliyor, ama son kademede olduğu için maaş kesim cezası uygulanıyor.

6) Ceza aldığı için (Müdürün isteği ve sendikanın baskısıyla) idari tedbir olarak görev yeri değişikliği veriliyor.

7) Biz konuyu hemen mahkemeye taşıyoruz ve mahkeme zaten haksız- hukuksuz olan cezayı, veriliş biçimiyle de hukuksuz bularak daha esasa girmeden usul yönünden reddediyor ve cezayı kaldırıyor.

8) Bu gelişmeler esnasında biz de okul müdüründen şikayetçi oluyoruz. Kendisini sorguya gelen müfettişlere, ‘Benim Esra hocayla bir sorunum yok, kendi zümresiyle sorun yaşıyor’ diyerek, kendini sıyırmak için topu bölüm öğretmenlerinin üzerine atıyor ve bu öğretmenlere de baskıyla aleyhte ifade vermelerini sağlıyor.

9) Eğitim-Bir-Sen başkanı Ramazan Acar'ın beklemediği bir sonuç olduğu ve benim bunu yazacağımı, yazdığımda yine sıkıntı yaşayacağını bildiğinden olsa gerek bitmiş konuyu el altından muhalif sendikalara pas ederek, gündeme gelmesini sağlıyor.

10) Muhalif sendikalar bilerek veya bilmeyerek konuyu eksik ve yanlış bir şekilde kamuoyuyla paylaşıyor. Fakat paylaşırken, Eğitim-Bir-Sen tarafından mağdur edilmemize rağmen, sanki onlar ve iktidar tarafından korunup kollandığımız algısı yapılıyor. Benim de ‘Havuz medyasından’ olduğum iddiasıyla…

YUNUS BULUT MESELESİ

10) Neredeyse bir buçuk yıldır konunun hiç bir tarafında olmayan Yunus Bulut, biten davanın üzerine ‘Öğretmenleri tehdit etti’ algısıyla itibar suikastına uğruyor.

11) Sınav görevi için okula geliyor, okulda konu açılınca Yunus hoca, müdüre, ‘Neden öğretmenlere baskıyla ifade verdirdin’ diye soruyor. Davanın mahkemece bittiğini, dolayısıyla ve doğal olarak Esra'nın okuldan gitmeyeceğini altını çizerek, Müdüre, öğretmenler arasında oluşan ikiliği, kırgınlığı gidermesi gerektiğini söylüyor. O da bunu nasıl yapması gerektiğini sorunca, mahkeme kararından sonra zaten hükümsüz olan ifadelerini geri çeksinler, aralarında kırgınlık kalksın, barışmalarına vesile olsun’ diyor.

12) Ne acıdır ki; birileri bunu, Yunus hoca, öğretmenlere ifadelerini geri çekmesi için baskı yaptı gibi ipe sapa gelmez bir iftirayla algı yapılıyor.

13) Yunus Bulut'un, Ramazan Acar'ın yönetim biçime karşı olduğu ve sendika içinde sevilen birisi olduğu düşünülünce, operasyon çekildiği gün gibi netleşiyor.

14) Tıpkı Meral Akşener'in en ağır eleştiriyi yapmasına rağmen attığı her adımın, aldığı her kararın İktidara/Erdoğan'a yaraması gibi, burada da solcu sendikaların, muhalifmiş gibi tavır alarak, yaptıkları her iş tamamen Ramazan Acar'ın işine yaraması pek manidar değil mi? Yazılarım ortadayken, benim ‘Havuz medyası’ olarak itham edilmem çok manidar değil mi? Hüsnüzan ederek, konuyu bilmediklerini düşündüğüm için ‘görüşelim’ teklifinin reddedilmesi ne kadar ahlaki ve çok manidar değil mi? “

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.